19 Kasım 2012 Pazartesi

Bodrum...Bodrum....


Hava aymadan evden çıkıyoruz, bizim için gün yeni başlarken daha Cuma akşamını sonlandıramamış insanlar var çorbacı da…
Havaalanında biraz aksilikler oluyor uçağa binmeyen sadece biz kalıyoruz, ama  bu durumla eğleniyoruz,sabahın o saatinde güzel bir hafta sonu geçireceğiz ümidiyle keyfimiz yerinde…
Rahat bir uçuştan sonra 1 saatte Milas havaalanına iniyoruz,bizi alacak arkadaşı binmeden değil,indikten sonra arıyoruz,benim hatam ama anın tadını çıkarmak gerek…
Çok değil yaklaşık yarım saat sonra, Bodrum’dayiz…Burçin sürekli bizi arıyor,çantanız ağır mı hava yağarsa montunuz var mı diye ne yalan söyleyeyim benim misafirim gelse aklıma sormak gelmeyen ince sorularla şaşırtıyor:)
 Hemen bize güzel bir yer öneriyor, gidip orda kahvemizi içiyor etrafı gözlemliyoruz, saat 8.30 bira içenler var,çay niyetine…kahve bizi kendimize getiriyor,bomboş Bodrum sokaklarını geziyoruz,öyle sakin öyle güzel ki,en yalın haliyle tanışıyoruz…
  Bodrum kalesine gidiyoruz oradan görünen manzara bizi daha da büyülüyor,kale bomboş sadece güvenlik çalışanları var,büyük keyifle geziyoruz,kameralara el sallıyoruz filan.
Begonvil koparıyorum kızım için, kitabımın arasına koyuyorum. Merdiven boşluklarında DENİZZZZ diye bağırabiliyorum,eko yapıyor mu bakabiliyoruzJ
Beyaz en çok geline, bir de Bodruma yakışmış diye düşünüyorum, hatta huzur beyaz da beyaz Bodrum’da diyorum, daha fazla ileri gidip burada yaşayabiliriz diye düşünüyoruz,öyle ya hayal varsa yaşamak için neden de var demektir…

Her ikimiz içinde bu 2.Bodruma gidişimiz olsa da,Bodrum’u bu mevsimde daha yakından tanıma imkanı buluyoruz…Burcin’le sabah kahvemizi içtiğimiz Denizciler Derneğinde buluşuyoruz,muhabbet koyu telefon çalıyor ona bile bakmıyoruz.
Araca  biniyoruz rehberimiz Burçin her geçtiğimiz yer hakkında bilgi veriyor, daha önce ailecek tatile gittiğimiz Gümüşlük’teki  otelin önünden geçiyoruz  inip resmini çekip kocamla paylaşıyorum…Bodrum’da yaşama isteğimiz devam ediyor ama anlatılanlardan sonra özellikle iş sıkıntısı nedeniyle emekli olunca yerleşiriz bizde diyoruzJ
Dışarı işlerimizi halledip evimize geçiyoruz, evimiz diyorum öyle rahat ediyoruz çünkü,  Nihal geliyor hasretle sarılıp öpüştükten sonra birlikte yemeğimizi hazırlayıp yiyiyoruz. Balkonda keyifle şaraplarımız eşliğinde sohbet ediyoruz, laf lafı açıyor,gülüyoruz,gülüyoruz…Zaman nasıl hızlı akıyor. Bir ara içeri giriyoruz yağmur başlıyor, balkondaki boşalan bardaklarımız yağmur suyuyla doluyor.
Sabah erkenden uyansam da kimseyi rahatsız etmemek için kıpırdamıyorum, neden sonra bir ses duyunca evde hayat başladı diyerek kalkıyorum, vakit dar uyumak anlamsız, az zamanda çok vakit geçirmek tüm çabamız, Burçin krep hazırlıyor, kahvaltı yapıyoruz hep birlikte… Bulunduğumuz nokta Yalıkavak Gökcebel…
Burçin Nasa’da çalışmak isteyen ama astronat olarak değil diyerek bizi şaşırtan, akıllı oğlunu dershaneye götürmek için evden çıkıyor, ev bize kalıyor…Fazla geçmeden gece biz yorgunuz diye  evine dönen,geleceğiz diye temizlik yapmaktan her yanı ağrıyan !!!  Nihalime gidiyoruz Gündoğan’a…
Günün 2.kahvaltısını yapıyoruz burada, Gökşen de dahil oluyor bize kahvelerimizle evin en güzel yeri terasa çıkıyoruz,manzara büyüleyici… Üstümde hırka var sıcak sırtıma vuruyor,daha çok hissetmek istiyorum sıcağı hırkamı çıkarıyorum..Sohbetin sıcaklığı havanın sıcaklığı benim içimi daha da ısıtıyor. Şahane vakit geçiriyoruz...Zaman yine çok hızlı akıyor ve vakit geliyor, Her yerde öyle güzel ağırlanıyoruz ki ağzımız kulaklarımızda çıkıyoruz., bizi biniş noktasına bırakıyorlar,aslında sohbete doymadık, tad damakta mecburen vedalaşıyoruz…
 Ruhumuz, bedenimiz dingin dönüş yolundayız, hayallerimiz devam ediyor, ümit hep var, belki bir gün yerleşiriz… kimbilir….Benim de beyaz evim olur ama pencerelerinin çerçevesi illa ki mavi olsun istiyorum, begonvil bahçemi renklendirsin, Yaren çok sevdiği mandalinayı dalından yesin, bahce de Engin’le  oturalım kızımız kahvemizi  getirsin, bizi nasıl güzel ağırladılarsa gelen misafirlerimizi bizde öyle ağırlayalım…
Gözümün önünde “masmavi DENİZ”, yanımda” Dost DENİZ” dönüyoruz ait olduğumuz yere, ama kalbimiz EGE’de kalıyor…

1 Kasım 2012 Perşembe

Arabesk Bu Arabesk...


Bizim zamanımızda arabesk şarkılar dinleniyordu daha çok, aşklar mı arabeskti  yoksa, arabeskler mi aşktı ?

 Pop elbette vardı ama arabesk dinleyen aşıktı bunu net anlardın,her şarkı bu kadar mı cuk otururdu, ayrıldıysak her ayrılık şarkısı tam bize uygundu,kavuşursak her şarkı yine bizim aşkımız için yazılmıştı. Bu arada bizim zamanımız da diyecek kadar yaş almışım-dikkatinizi çekerim yaş almışım yaşlanmamışım . Yaş geçecekti elbet ama mühim olan ruhun genç kalmış olması ve ben bunu başaranlardanım şükür ki…

Hatta  bir arabesk anısı var hala gülerim, ismi lazım değil bir kuzen gecelerden bir gece,Cengiz dinliyor,hani her şarkı bizim aşklarımıza yazılmış ya,şarkı “dün gece resmini öptüm de yattım” dinleyenin sevdiği askerde…Bir de ablası var hiç sevmez arabeski. Bu şarkı o kadar içine işliyor ki duygulanıp ağlıyor… Kimbilir belki  o da aşıktı, duygularına tercüman bu şarkıydı da bu kadar duygulandı :) Belirteyim bu askerle aşık evlendiler…

Sokaklarda arabalarda yüksek sesle arabesk dinlenirdi, herkes aşıkmıymış arkadaş … Bence arabesk dinlemeyen yoktur hayatında, sevmese de zorla dinletilmişliği vardır yukarıdaki örnekteki gibiJ

Şu an ruhum arabeski dinleyecek durumda hiç değil, ama birçok şarkıyı ezbere bilirim, Ne yapayım hepsi hafızama kazınmış J

Zararı yoktur arabesk dinlemenin aslında, bazı kendini doğrayanlar olmuştur, o acıyı dindirmek değil de daha da arttırmak için bir yol muydu hiç bilemedim… Ama insanlar acıyı seviyor bunu biliyorum. Ben sevmiyorum ama çektim her insan gibi, canımı kimse yaksın istemiyorum, acıya dayanıklı değilim çünkü… Elim kesilse buna dayanacak kadar güçlü, ama gönlüm acırsa onu kaldıramayacak kadar zayıf…

Neyse ne diyordum ben, arabesk Müslüm, Ferdi, Cengiz,Orhan Baba,babaydılar yani,arabeskin kralları…Şimdi Orhan baba şarkılarından albüm yapılıyor yüz binler satılıyor,müzikler az hareketlense de özü arabesk değil mi? hani arabesk sevmeyenler nerde,hepsini ben mi aldım,arabesk toplumuz işte kabul edelim J

Bende dinliyorum ama günde 3-5 kez Tarkan’dan Hatasız Kul olmaz, sözleri çok güzel çünkü, Tarkan’da iyi söylemiş hani…Orhan Baba hangi ruh haliyle yazmıştı acaba da bu kadar iyiydi sözleri?  Dinlerken içimden ritim tutuyorum ayağımı yere vurup vurup kaldırıyorum ama çaktırmadan, bana enerji veriyor, başkalarına ne verir bilmiyorum tabi.

Aslında biz bunu hep yapsakta her şarkıya anlam yüklemek manasız. Evet her şarkı biri için yazılmıştır, direk bize değil, ama AŞK öyle bir şey işte, kimine acı verirken kimini güldürüyor, duygular ortak,aynı olunca da her şarkıya anlam yüklemek kaçınılmaz oluyor…(Bestelenmese de benim için yazılmış şiirler de var övünmek gibi olmasın)

Aklımda arabeskle ilgili duvar yazısı,defter yazısı,sıra yazısı her neyse işte ondan geldi, onu yazıp olaya son noktayı koyayım. Ne Orhan,Ne Ferdi,Kimse Anlamaz derdimi… Sen söyle Müslüm baba NEREDEN SEVDİM O ZALİMİJ