Hava aymadan evden çıkıyoruz, bizim için gün yeni başlarken daha
Cuma akşamını sonlandıramamış insanlar var çorbacı da…
Havaalanında biraz aksilikler oluyor uçağa binmeyen sadece
biz kalıyoruz, ama bu durumla
eğleniyoruz,sabahın o saatinde güzel bir hafta sonu geçireceğiz ümidiyle
keyfimiz yerinde…
Rahat bir uçuştan sonra 1 saatte Milas havaalanına
iniyoruz,bizi alacak arkadaşı binmeden değil,indikten sonra arıyoruz,benim
hatam ama anın tadını çıkarmak gerek…
Çok değil yaklaşık yarım saat sonra, Bodrum’dayiz…Burçin
sürekli bizi arıyor,çantanız ağır mı hava yağarsa montunuz var mı diye ne yalan
söyleyeyim benim misafirim gelse aklıma sormak gelmeyen ince sorularla
şaşırtıyor:)
Hemen bize güzel bir
yer öneriyor, gidip orda kahvemizi içiyor etrafı gözlemliyoruz, saat 8.30 bira
içenler var,çay niyetine…kahve bizi kendimize getiriyor,bomboş Bodrum
sokaklarını geziyoruz,öyle sakin öyle güzel ki,en yalın haliyle tanışıyoruz…
Bodrum
kalesine gidiyoruz oradan görünen manzara bizi daha da büyülüyor,kale bomboş
sadece güvenlik çalışanları var,büyük keyifle geziyoruz,kameralara el sallıyoruz filan.
Begonvil koparıyorum
kızım için, kitabımın arasına koyuyorum. Merdiven boşluklarında DENİZZZZ diye
bağırabiliyorum,eko yapıyor mu bakabiliyoruzJ
Beyaz en çok geline, bir de Bodruma yakışmış diye düşünüyorum, hatta
huzur beyaz da beyaz Bodrum’da diyorum,
daha fazla ileri gidip burada yaşayabiliriz diye düşünüyoruz,öyle ya hayal
varsa yaşamak için neden de var demektir…
Her ikimiz içinde bu 2.Bodruma gidişimiz olsa da,Bodrum’u bu
mevsimde daha yakından tanıma imkanı buluyoruz…Burcin’le sabah kahvemizi
içtiğimiz Denizciler Derneğinde buluşuyoruz,muhabbet koyu telefon çalıyor ona
bile bakmıyoruz.
Araca biniyoruz rehberimiz Burçin her geçtiğimiz yer hakkında bilgi veriyor, daha önce ailecek tatile gittiğimiz Gümüşlük’teki otelin önünden geçiyoruz inip resmini çekip kocamla paylaşıyorum…Bodrum’da yaşama isteğimiz devam ediyor ama anlatılanlardan sonra özellikle iş sıkıntısı nedeniyle emekli olunca yerleşiriz bizde diyoruzJ
Araca biniyoruz rehberimiz Burçin her geçtiğimiz yer hakkında bilgi veriyor, daha önce ailecek tatile gittiğimiz Gümüşlük’teki otelin önünden geçiyoruz inip resmini çekip kocamla paylaşıyorum…Bodrum’da yaşama isteğimiz devam ediyor ama anlatılanlardan sonra özellikle iş sıkıntısı nedeniyle emekli olunca yerleşiriz bizde diyoruzJ
Dışarı işlerimizi halledip evimize geçiyoruz, evimiz diyorum
öyle rahat ediyoruz çünkü, Nihal geliyor
hasretle sarılıp öpüştükten sonra birlikte yemeğimizi hazırlayıp yiyiyoruz. Balkonda
keyifle şaraplarımız eşliğinde sohbet ediyoruz, laf lafı
açıyor,gülüyoruz,gülüyoruz…Zaman nasıl hızlı akıyor. Bir ara içeri giriyoruz
yağmur başlıyor, balkondaki boşalan bardaklarımız yağmur suyuyla doluyor.
Sabah erkenden uyansam da kimseyi rahatsız etmemek için
kıpırdamıyorum, neden sonra bir ses duyunca evde hayat başladı diyerek
kalkıyorum, vakit dar uyumak anlamsız, az zamanda çok vakit geçirmek tüm
çabamız, Burçin krep hazırlıyor, kahvaltı yapıyoruz hep birlikte… Bulunduğumuz
nokta Yalıkavak Gökcebel…
Burçin Nasa’da çalışmak isteyen ama astronat olarak değil diyerek
bizi şaşırtan, akıllı oğlunu dershaneye götürmek için evden çıkıyor, ev bize
kalıyor…Fazla geçmeden gece biz yorgunuz diye evine dönen,geleceğiz diye
temizlik yapmaktan her yanı ağrıyan !!! Nihalime gidiyoruz Gündoğan’a…
Günün 2.kahvaltısını yapıyoruz burada, Gökşen de dahil
oluyor bize kahvelerimizle evin en güzel yeri terasa çıkıyoruz,manzara büyüleyici…
Üstümde hırka var sıcak sırtıma vuruyor,daha çok hissetmek istiyorum sıcağı
hırkamı çıkarıyorum..Sohbetin sıcaklığı havanın sıcaklığı benim içimi daha da
ısıtıyor. Şahane vakit geçiriyoruz...Zaman yine çok hızlı akıyor ve vakit
geliyor, Her yerde öyle güzel ağırlanıyoruz ki ağzımız kulaklarımızda
çıkıyoruz., bizi biniş noktasına bırakıyorlar,aslında sohbete doymadık, tad
damakta mecburen vedalaşıyoruz…
Gözümün önünde “masmavi
DENİZ”, yanımda” Dost DENİZ” dönüyoruz ait olduğumuz yere, ama kalbimiz EGE’de
kalıyor…