23 Ekim 2012 Salı

Cennetimden Bakarken...


Bitmek bilmeyen Ekim ayının son günleri, bayram tatili dolayısıyla biraz keyif verse de,yine de çok uzun bitmek bilmiyor, tatil var, işe döneceğiz ve yine Ekim bitmemiş olacak…

Sevimsiz Ekim bu yılda anneannemi aldı götürdü bizden…

Rapunzel gibi uzun saçları vardı, yanakları hep kırmızı olurdu… Mezara koyulmadan önce kardeşim görmüş hala yanakları al almış…
Kendi halinde hiç sesi çıkmayan biriydi anneannem,bize uzaktı köyde yaşardı,hastalıktan sonra İstanbul’a çocuklarının yanına gelmişti.
 Aklımda kalan öyle belirgin bir anımız bile yok,dedim ya sessiz,kendi halinde biriydi…Onu seviyordum, geçen yıl gelsin bizde kalsın istemiştim ama ilaçları,doktor kontrolü vardı gelemedi içimde ukde kaldı ısrar etseymişim,beraber vakit geçirebilseymişiz…keşke dememek için vakitli davranmak gerekiyor demek ki…

İlk ölüm haberini aldığımda -ki zaten yoğun bakımdaydı her şeye hazırlıklı olmamız gerektiğini biliyorduk, tepkim hiç olmadı, kendimi oldukça iyi hazırlamışım. İlk aklıma gelen annemdi,şekeri vardı çok üzülecekti,ya ona bir şey olursaydı…

Hayat öyle garip ki annem annesi için ağlarken, bende annem için ağlıyordum…Ölümün sıralısıydı hayırlı olan öyle olmasına sevinsem mi üzülsem mi bilemiyor bazen insan…Anneannem gönlümde uzun saçlarıyla,al yanaklarıyla kalacak hep,nur içinde yatsın…

Zaman zaman kendimi düşünürüm bana bir şey olursa ne olurdu acaba?
Görmeyi ister miydim? yok istemezdim sanıyorum, kimler çok ağlardı, üzülürdü…Cenazem kalabalık olur muydu,nereye gömerlerdi ? bunlar kafamdan geçerken aklıma “Cennetimden Bakarken”filmi geliyor,izlemek güzel olabilir düşüncesine kapılıyorum.

Sevdiklerimin üzüldüğünü düşündükçe gözlerim dolu dolu oluyor,ne tuaf kendim ölmüşüm,geride bıraktıklarım benim için üzülüyorlar,hala onları düşünüyorum,ne kadar ince düşünceliyim değil mi?

Ben iyi insandım, kimseyi üzmemişim,yaptıysam da bilmeden yapmışımdır,o yüzden üzülenim çok olurdu…Kız kardeşim geliyor aklıma en çok o ağlardı, herkesten çok üzülürdü…Engin ağlardı, Hakan ağlardı…Deniz ağlardı,…babam da çok çok ağlardı, kardeşlerim ağlardı,çok üzülürlerdi, kimbilir belki de anam ağlardı gerisi yalan ağlardı, Aslında ben bile ağlardım çünkü ben iyi bir insandım :)

Böyle yazdım diye ölür mölürüm, ondan sonra öleceğini hissetmişti diye yazarlar gazeteler, hep bu korkuyla rahat yazamıyorum duygularımı :)

Aslında herkes ağlarlardı önce evet, ama sonraları gülerlerdi, Zeynep olsaydı şöyle derdi,bir keresinde şöyle demişti çok gülmüştük denirdi... Ne güzel,acı zamanla gülümsemeye dönerdi,sevgiyle hatırlarlar bu iyi bir şey,bunu başarmak ne güzel…

Hayat böyle,herşey bizim için ... Ölüm her yaşta acı, ama Allahım sıralı ölüm versin. Bana da uzun ömür versin ki gülemsetecek anılarım çoğalsın sevdiklerimle...

1 Ekim 2012 Pazartesi

"Aşık Yener"


AŞIK YENER'e saygı ve Rahmetle...



Daha 16 yaşındaydım seni tanıdığımda, okul çıkışlarında gelirdik evine, sen takım elbiseni giyer, kolonyağını sürer,Beyoğlu’na gitmek üzere evden çıkardın, bazen kapıda senin çıkmanı bekler güya senden habersiz girerdik evine, evden çıkar,taksi beklerdin kapının önünde…

Sen Gülhane Şenliklerinin organizatörü, Aşık Mahsuni Şerifin hocası , büyük şairdin,basılmış kitapların,yüzlerce şiirin altında imzan, öğretmen evlerinde,ordu evlerinde asılı şiirlerin vardı.

O zamanlar arkadaşımın dedesiydin, seninle tanışmak, seni tanımak önemliydi, büyük adamdın, senden hep öyle bahsederdim …”YOL VER DAĞLAR YOL VER BANA”, ”KIZ SEN İSTANBULUN NERESİNDENSİN” şiirlerini yazmıştın, herkes bilirdi. Hatta bir arkadaşım kız sen İstanbul ’un neresinden şarkısını radyoda çalarken beni arayıp hep dinletir. Kız Sen İstanbul’un neresindensin şiirinin 66 kıta olduğunu da söylüyorum herkese…

Beni sevdiğini bilirdim, söylerdin de zaten, sigara ikram ederdin, senden çekindiğimden içmezdim, kızım sigarayla saygı olmaz derdin…

Evin evimizdi, bir saç tava vardı hiç unutmadığım, et sote yaptırırdın, tadı çok güzeldi, dün yemiş gibi hala tadı damağımdadır. Genelde kalabalık gelirdik evine, hatta şiir bile yazmıştın bize…

Torununla evlendim, soyadınızı aldım, senden bahsederken hep dedem diye bahsettim, eşimin dedesi dediğimde uzak kalıyordu çünkü, sen benim de dedemdin… Düğünümüze biraz geç kaldığını da hatırlıyorum,açık kahverengi tonlarında bir takım elbiseyle geldiğin kalmış hatırımda…

Aslında hep o heybetli, takım elbise adam olarak kalsaydın aklımda…

Bacağın kesilip yatağa düştüğünde vefasızlara rağmen, hayata tutunmuş gibi görünüyordun, arada arabana binip salona okey oynamaya getirirdik seni.

Sonrasında hayat senin için çekilmez olmuştu, sen yatacak adam değildin, yanakların kıpkırmızı dolgundu, günden güne soldu,okey oynamakta istemiyordun artık,hatta şiirde yazmak…El yazında çok güzeldi,mavi ve kırmızı pilot kalemle kitaplarını imzalardın…

Avcılara gelip kapı açıldığında ilk seni görüyorduk, odanın kapısı hep açık olurdu, ziyaretine sürekli birileri gelsin isterdin, severdin misafiri, yatağının önünde bir sehpa vardı üstü hep ilaç dolu, kolonyan hiç eksik olmazdı zaten…

Yeni eve taşınmıştık Eylül ayında, telefon geldi, sen hastanedeymişsin, zaten çok yaşamadın ondan sonra, Bakırköy’de hastanenin bahçesinde oturuyorduk, birkaç kişiyi arayıp haber verdim hayata veda ettiğini,

Her zaman ki gibi Burhan Ayeri yazmıştı seni, başlığı aklımda “Yollar,şairine yol verdi”…
Savaş Ay’ın başlığı buz gibiydi “Aşık Yener Öldü”,ölümün yüzü soğuktu evet. Kendi dedelerimde ölmüştü, ama onlar uzaktaydı, sanki yaşıyorlar hissettim, çok acı hissetmedim bu yüzden…

İlk defa biri gömülürken bu kadar yakından gördüm, sonra o sahne gözümün önünden hiç gitmedi, bir hafta uyuyamadığımı anımsıyorum. Sen artık yoktun, büyük adamdın, hiçbir yere sığmazdın, o küçük mezara nasıl sığmıştın?

Aklımdan silebilsem yatalak halini, mezara gömülen soğuk bedenini… seni hep takım elbiseli, o heybetli halinle hatırlayabilsem…

Sen gideli değişen bir şey yok dede, biz iyiyiz her şey aynı,en çok çocuklar değiştiler Yiğit büyüdü,Nadide, Afşin,Merve ,Yaren genç kız,delikanlı oldular. Bayramları Avcılara geliyoruz ama harçlık veren büyük dedemiz yok… Mezarın ziyaret ediliyor, senin için dua ediliyor.

Senin şiirinle sana tekrar veda edeyim, Dedemiz olmanla hep gurur duyduk. Huzur içinde yat büyük şair,halk ozanı dedemiz AŞIK YENER…

MİZAN ( 43 Kıtanın bir kısmı sadece )

'Eğer muradın ise dünyadan murat almak
İnsana değer verip, önce de insan olmak,
En kutsal meziyettir sözünde sadık kalmak
Er kişinin her sözü ahd-ü peymandan geçer.
...
Fazla yüksekten uçma, mağrur olmayı bırak
Sular gibi aziz ol, daim enginlerden ak
Hor görme hiç kimseyi, hoş gören bir gözle bak
Fitne, fesat kaynağı şüpheyi zandan geçer.
...
Bir alime danış ki, bin ışık tutsun sana
Ne hatır gönül kırar, ne de kıyarsın cana
Her bed işin mayası Adem oğlu insana
İblis-i Lanetullah ibni şeytandan geçer.
...
Kurnaz tilki misali her şeyden pay kapanlar
Öksüz, yetim hakkıyla bunca servet yapanlar
Şan, şöhret, para pula, mala, mülke tapanlar
Bilmezler ki birgün bu dar-ı cihandan geçer.
...
Meclis-i meb'usuna bin hileyle girenler
Kendi yutup salkımı, ele talkın verenler
Devlet malı yiyip de tüm göbek şişirenler
Bir gün hesap vermeye Yüce Divandan geçer.

01.10.2012